zaterdag 25 februari 2012

Tarih Tarih Olali...





'Politika sogudugu zaman tarih olur' diyenler var. Izin verirseniz
bir adim daha ileri gidelim. Politika, sogumaya basladigi zaman tarih
olmaya baslar. Hatta, gunumuzde politika, sogumaya baslamadan yasanan
tarihin bir parcasidir dersek pek yanlis bir sey soylememis oluruz.
Tarih ile politik olaylar gecmiste oldugu gibi artik birbirinin
onculu veya ardili degildirler, icicedirler. Gunumuzde politika icra
ederken tarihle mesguluz, tarihle mesgul iken politika icra ederiz.
Isin ilginc yani, bunu yaparken olayin pek bilincinde ol(a)mayiz.

Zaten olmamiz da pek gerekmiyor. Tarihle guncellik son zamanlarda o
denli birbirine karisti ki isin icinden cikana askolsun. Tarihcilerin
siradan gazeteciler gibi her gun demec verdigine tanik oluyoruz,
arastirmaci gazeteciler ise 'damardan tarihci'lerin gorevlerini
devralmaya basladilar.

Peki, kotu mu oldu?

Olay, iyilik veya kotuluk meselesi degildir. Zamanla ve zeminle
ilgili bir meseledir. Zamanla zemin, zeminle zaman hercumerc oldu,
icice gecti. Bildigimiz kavramlar kabuk degistirip bambaska
mahiyetler kazanmaya basladilar. Olaylar oylesine hizla degisiyor ve
kavramlar oylesine farklilasiyor ki anlamakta gucluk cekiyoruz.
Degisimlerin hizina yetisemiyoruz, algilamakta gucluk cekiyoruz,
saskinliga ugruyoruz ve caresiz bir bicimde eski kavramlara tekrar
sariliyoruz, sanki onlar bizi kurtaracaklarmis gibi!

Bu da `yeni tur muhafazakar'ligin bir baska bicimi olsa gerek! Yeni
yetme komunistler neden eskileri taklit ediyorlar? Caresizlikten,
saskinliktan.. Hele milliyetciler, liberaller, dinciler.. Hepsinin
adeta gozleri arkalarina oyulmus. Ileriye bakan yok. Herkes tarihten
medet umuyor. Tarih tarih olali bu kadar makbul olmamisti.

Eski zamanlarda toplumsal olaylarin tarih olarak nitelenmesi icin
aradan birkac yuzyil, en az birkac onyil gecmesi gerekiyordu. Kisiler
kendilerinin, babalarinin, dedelerinin yasadiklarini dunun olaylari
gibi anlatiyorlardi. Tarihsel olaylar ise adeta bir masal gibi
zamanin derinliklerinden suzulup gelen olaylar gibi naklediliyordu.
Cok eski zamanlarda ve uzaklarda, yerkurenin ma'badinda cereyan eden,
simgeleri ve kahramanlari adeta gizemli, kanli, korkunc ve sihirli
olaylar dizisi! Olaylar oylesine korkunc, kisiler oylesine gizemliydi
ki masal, efsane ve tarihsel olaylar arasindaki sinir ipinceydi.

Unutmamak gerekir ki insanoglunun yaziyi bulup yasanan tarihsel
olaylari once tabletlere, daha sonra kagida ve kaleme dokmesinin
uzerinden sadece birkac bin yil gecti. Buna karsin insanoglunun
varolusu milyonlarca yil ile olculuyor. Son zamanlardaki gelismenin
hizi akillara durgunluk verecek olcudedir. Sadece toplumsal yasamin
diger alanlarinda degil, tarih biliminde de bu boyledir.

Modern zamanlara geldikce tarihselligin kriteri daralmaya, zaman
araligi kuculmeye basladi. Teknolojinin gelismesi ve iletisimin
cesitlenmesi ve yogunlasmasi tarih bilincinde farklilasma yaratti,
Olaylar o denli hizli gelismeye basladi ki, bugun artik tarih
yillarla, aylarla, haftalarla, olculuyor. Yillari, aylari, haftalari
bir yana birakalim, tarih gunlerle olculuyor. Hatta saatlerden
sozedersek pek abartma yapmamis oluruz. Bugun internette bir saatlik
haber oldukca bayat bir haberdir. Yani bir saatlik haber coktan
tarihe karismistir bile!..

Sadece uzerinden gecen zaman bir olayi tarihsel kilmaz. Bazi olaylar
onemi itibariyle hemen tarihi olaylar kategorisine girerler. Hrant
Dink'oldurulmesinin uzerinden kac ay veya kac gun gecti? Ama uzerinde
konustugumuz zaman sanki cok uzun bir zaman parcasindan sozediyoruz
adeta. Olay daha sicakken 'Hrant'tan once, Hrant'tan sonra'
diyenlerimiz oldu. 'Bu bir donum noktasidir', dendi.

Diyenler cok da haksiz degillerdi. Olayin kendisi tarih ve toplumsal
ilerleme acisindan buyuk onem tasiyordu. Dolayisiyla o olaya
katilanlar coktan tarihsel kisilik kazandilar. Hepimiz son derece
onemli tarihsel bir olayi birlikte yasadik. Bu yonuyle biz de tarihe
karisip, tarihsel bir kisilik olduk. Halbuki yasanan olayin uzerinden
cok fazla zaman gecmedi. Topu topu altmis kusur gun. Altmis kusur gun
nedir ki!..Eskiden altmis gunde ancak bir yerden baska bir yere
gidiliyordu. At, esek sirtinda, git babam git!.. Yuru babam yuru!..
Gunlerce, haftalarca, aylarca yuru!..

Nereden nereye geldik!.. Birkac bin yilda insanoglunun katettigi
mesafe akillara durgunluk veriyor. Hele son birkac on yilda olan
bitenleri akil havsala almiyor. Ustelik butun bunlari bizim kusak
tekmili birden yasadi. Tarihin baska hic bir donemecinde bu kusagin
ulastigi yasam, deneyim ve bilgi birikimine sahip bir baska kusak
yoktur. Ovunsek mi, dovunsek mi, bilemiyoruz. Galiba buna karar
verecek olan bizden sonraki kusaklar olacak.

Heyyy bizden sonraki kusaklar duyuyor musunuz bizi?...

Zulfikar Ozdogan


Not: 2007 yilinda Tustav tarih grubuna yazdigim bir yazi…

Geen opmerkingen: