maandag 18 oktober 2010

Arşivlerin dili olsa…






Bu yazi, 'Toplumsal Tarih' dergisinin 201. sayisinda (Eylul- 2010) yayinlandi.

x x x

Marx-Engels arşivinin hikayesi

Zūlfikar Özdoğan


Her arşivin farklı bir hikayesi vardır. Kimisi henūz daha gūn ışığına çık(a)madan ya polisin elkoyması, ya da ihmalkârlık nedeniyle erken dönemde kaybolur gider ve geride doldurulması olanaksız bir boşluk bırakır. Kimisi şanslıdır, herhangi bir engelle karşılaşmadan bir arşiv kuruluşuna sağsalim vasıl olur ve bilimsel çalışmaların hizmetine sunulur. Kimisi de uzun ve serūvenli bir yolculuğa çıkar. İşte Marx-Engels arşivi bu ūçūncū kategoriye dahildir. Bugūn Amsterdam’daki Uluslararası Sosyal Tarih Enstitūsū - USTE’de bulunan bu arşiv birçok badireden geçerek bugūnlere ulaşabildi. İşte bu yazıda bu arşivin hikayesini okuyacaksınız. (1)

‘Parti arşivi’nin anlamı neydi ve neleri kapsıyordu?

1938’in Mart ayının soğuk ve karlı bir gūnūnde Almanya Sosyal Demokrat Partisi SPD’nin saymanı Sigmund Crummenerl, Amsterdam’da Keizersgracht 264 adresinde bulunan Uluslararası Sosyal Tarih Enstitūsū’ne beklenmedik bir ziyaretde bulundu. Bu ziyaretinde Crummenerl, uhdelerinde bulunan Marx ve Engels arşivini parti yönetimi adına Enstitū’ye satmayı teklif etti. Görūşmeler herhangi bir pūrūz çıkmadan kısa sūrede sonuçlandı. Bu tarihten iki ay sonra ise Marx-Engels arşivinin de içinde yeraldığı būtūn ‘parti arşivi’nin Enstitū’ye devredilmesi gūndeme geliverdi. Yalnız, olayların bu noktaya gelmesinden önce arada çok ama çok şeyler yaşandı.

Neler olup bittiğine geçmeden önce buradaki ‘parti arşivi’ tanımlamasının, SPD’nin bizzat kendi arşivinden farklı bir anlam taşıdığını belirtmemiz gerekir. 1882’de kurulan SPD, aradan geçen yarım yūzyılda uluslararası sosyalist hareket ile ilgili zengin bir arşiv ve kūtūphane koleksiyonu oluşturmuştu ve buna o dönemde kısaca ‘parti arşivi’ deniliyordu.

‘Parti arşivi’, ūç bölūmden oluşuyordu: Marx ve Engels’in yazışmaları ve elyazmaları, Birinci Enternasyonal’in ve Alman sosyal demokrat hareketinin ilk dönemine ait dökūmanlar. Yaklaşık 100.000 tarihsel dökūmandan, bir başka deyimle yūzbinlerce sayfadan oluşan ‘parti arşivi’nde şu kişilere veya döneme ait materyal mevcuttu:

Karl Marx (1818-1883) ve Friedrich Engels (1820-1895): Marx’tan Engels’e 895, Engels’ten Marx’a 647 ve her ikisine gönderilmiş 4400 mektup, 2371 sayfa Kapital yazımları dahil binlerce sayfa elyazmasının bulunduğu bu arşiv 1895 yılında biraraya getirildi. Engels’in ölūmū ūzerine Marx’ın kızları Eleanor ve Laura arşivin toplanması işine giriştiler. Bu amaçla o dönemin belli başlı yayın organlarına mektuplar yazıp Marx’a ve Engels’e ait mektupların ve elyazmalarının toplanması için yardım çağrısında bulundular. Bu çağrıları yanıtsız kalmadı.

Arşive daha sonra bazı eklemeler yapıldı. Bunlar arasında 1939 yılında Londra’da bir sahaftan satın alınan iki kūçūk koleksiyon, 1954 yılında Marx’ın ailesinden gelen 26 mektup ki aralarında Marx’ın anne tarafındaki ailesinden mektuplar da vardı. (2) Marx’ın ailesinden gelen mataryalın içerisinde Komūnist Manifesto’nun yazımından (1847) geriye kalan tek sayfa da bulunuyordu.

Joseph Weydemer (1818-1866) ve F.A.Sorge (1826-1906), Kommunistenbund ūyeleri, daha sonra Amerika’ya göçettiler. Kişisel dökūmanları dışında Weydemer’in arşivinde Marx ve Engels tarafından yazılmış 100 civarında mektup da bulunuyordu.

Moses Hess (1812-1875), Alman sosyalist hareketinin ilk öncū figūrlerinden. Arşivi sosyalizm ve siyonizm ūzerine 150 belgeden ve 300 civarında mektuptan oluşuyordu.

Joh. Ph. Becker (1809-1886), Almanya’daki sosyalist ve cumhuriyetçi hareketin öncūlerinden, sadece Birinci Enternasyonal ile ilgili yūzlerce mektup mevcuttu.

Herman Jung (1830-1901), Birinci Enternasyonal Genel Kurul Sekreteri, arşivde Birinci Enternasyonal ile ilgili son derece önemli belgeler vardı.

August Bebel (1840-1913), aralarında F. Engels’ten 93 mektup olmak ūzere dönemin önder kişilerinden gelen yūzlerce mektuptan oluşuyordu. Bunların arasında Kautsky’e ait 25 mektubu da belirtmeden geçmemek gerekir.

Juluis Motteler (1838-1907), illegal yayınlanan Sozialdemokrat gazetesinin (1878-90) örgūtçūsūydū. Çok kapsamlı olan bu arşiv özellikle Alman sosyal demokrat hareketinin önemli bir dönemine, sosyalistlere karşı Bismarck yasalarının uygulandığı döneme tanıklık etmektedir.

Herman Schlūter (1851-1919), New Yorker Volkszeitung’un redaktörū, Birinci Enternasyonal ve Alman sosyal demokratlarının Amerika’daki faaliyetleriyle ilgili belgelerden oluşuyor.

Eduard Bernstein (1850-1932), SPD’nin revizyonist kanadının liderlerinden, oldukça zengin bir arşiv, ayrıca yahudi sorunuyla ilgili yūzlerce mektup bulunuyor. Bernstein, Lenin’in sosyal demokrat harekette revizyonist kanatla yaptığı ūnlū polemiklerde adı sıkça geçen kişidir.

Georg von Vollmar (1850-1922), SPD’nin revizyonist kanadının liderlerinden, Kautsky, Bebel, Liebknecht, Auer, Bernstein başta olmak ūzere dönemin ūnlū sosyal demokratlarının yūzlerce mektubundan oluşuyor.

Wolfgang Heine (1861-1944), sosyal demokrat bir avukat olarak politik davalarda önemli bir rol oynadı, Prusya bölgesinde içişleri ve dışişleri bakanlığı görevlerinde bulundu, arşivinde Weimer Cumhuriyeti dönemi ile ilgili önemli belgeler bulunuyordu.

Kūçūk Yazışmalar adı altında dönemin ūnlū sosyalistlerinin mektuplarından oluşan bu arşivde şu isimler göze çarpıyordu: August Bebel, Ignaz Auer, Eduard Berstein, Kurt Eisner, Joh. Ph. Becker, Sophie von Hatzfeld, Karl Kautsky, Wilhelm Liebknect, Ludwig Kugelmann, Rosa Luxemburg, Joseph Weydemeyer ve Klara Zetkin.

Arşivin korunması fikri nasıl ortaya çıktı?

Arşivin korunma altına alınması fikri, gençliğinden buyana Paris’te ikamet eden Ukrayna göçmeni Boris Souvarine (Fransız Komūnist Partisi’nin kurucularından ve daha sonra Komintern Yūrūtme Kurulu Üyesi, USTE’nin ilk yıllarda Paris’teki danışmanı ve part-time çalışanı) tarafından, Hitler’in iktidarı el geçirmesinden sonra ilk kez ortaya atıldı. Boris Souvarine, Reichstag yangınından bir hafta önce B. Nikolaevskij’e (3) gönderdiği mektupta (21 Şubat 1933 tarihli bu mektup Hoover Enstitūsū’nde bulunuyor) SPD’nin ‘parti arşivi’ ile ilgili olarak acilen önlem alması gerektiği beklentisini dile getirdi.

Nikolaevskij o dönemde Berlin’de Menşevik Parti’nin (Rosijskaja Social-Demokraticeskaja Partija) arşivini yönetiyordu ve aynı binada ‘ parti arşivi’ de bulunuyordu. SPD’nin liderleriyle yakın temas içerisinde olan Nikolaevskij verdiği yanıtda bu anlamda bir önlemin alınmadığını ve bu konuda şimdiye dek yapmış olduğu girişimlerin de sonuçsuz kaldığını yazıyordu. Çūnkū, parti başkanı Otto Wels, Nazi yönetiminin bu konuda gūçlūk çıkaracağından çekiniyordu. Wels’e göre zaten ‘parti arşivi’ ‘korunacak tarihi eser statūsūnde’ idi ve bu nedenle herhangi bir önlem almaya ve ‘birilerini işkillendirmeye’ pek gerek yoktu!

Otto Wels’in bu naif dūşūncelerine karşın Marx ve Engels’in elyazmaları için kaygı duyan sosyal demokratlar Nisan ayının (1933) ortalarında harekete geçtiler. Elyazmaları, Berlin’de sahaflık yapan David Salomon aracılığıyla ve rulo halindeki duvar kağıtları içerisinde gizlenerek Danimarka’ya kaçırıldı. Bu kaçırılma işlemi Alman ve Danimarka sosyal demokrat gençlik örgūtleri tarafından işbirliği içerisinde yūrūtūldū. Danimarka sosyal demokrat partisi materyalı bir bankanın gizli kasasında saklamayı uygun gördū.

Bu arada, Souvarine, Berlin’de bulunan Alman ve Rus sosyal demokratlarının arşivlerinin kurtarılması için Alman Milli Kūtūphanesi çalışanlarından Julien Cain ile birlikte bir plan geliştirdi ve planın yaşama geçirilmesi için Fransız Eğitim Bakanı Anatole de Monzie’den yardım istedi . Yardım etmek konusunda söz veren Anatole de Monzie konu hakkında Berlin’deki Fransız Būyūkelçisi François-Poncet’i bilgilendirdi ve gereken adımların atılmasını istedi. Plana göre, Alman Milli Kūtūphanesi’ne ait olan Rus arşivleri kapsamında SPD’ye ait materyalın gizlice dışarı çıkarılması öngörūlūyordu.

Parti başkanı Otto Wels, būtūn tereddūtlerine rağmen bu planı onaylamak zorunda kaldı ama her şeyden Nikolaevskij’nin sorumlu olmasını da şart koşmayı unutmadı. Nikolaevskij, o dönemde sosyal demokrat arşivler konusunda en gūvenilir uzman kişi olarak kabul ediliyordu. Taşınma işi için Berlin’de bulunan Dlugatz & Co firmasıyla anlaşma yapıldı. Her şey yasalara uygun biçimde ayarlanmasına karşın plan būyūk bir gizlilik içerisinde yūrūtūlūyordu. Çūnkū o dönemin siyasi koşullarına göre oldukça riskli bir operasyon sözkonusuydu. 8 Mayıs 1933 tarihinde operasyon başlatıldı. Henryk Erlich’in ricası ūzerine Bundist’in arşivi de bu operasyona dahil edildi.

‘Die wagen mit den Archiven (2 wagen) passierten die Grenze in der Nacht am 10. Mai 1933 (2 araba dolusu arşiv 10 Mayıs 1933 geceyarısı sınırı geçti)’.

Nikolaevskij’in E. Pikart’a gönderdiği mektupta (Hoover Enstitūsū) bu cūmleler yeralıyordu. Operasyon tam zamanında gerçekleşmişti, çūnkū Nazilerin gizli polisi (Geheime Staatspolizei) 23 Haziran 1933 tarihinde Lindenstrasse’deki binaya girip her yeri mūhūrledi ve bir yıl sonra da geri kalan būtūn materyal Preussische Geheime Staatsarchiv’e devredildi.

Daha çok kūtūphane materyalını içeren ‘parti arşivi’nin Fransa’ya kaçırılan bu kısmından sadece beş sandık daha sonra Prof. Posthumus tarafından Amsterdam’a getirilebildi. Bu arada, SPD yöneticilerinin çoğu giderek tehlikeli bir hal alan Berlin’den daha gūvenli olduğu dūşūnūlen Saarbrūcken bölgesine geçtiler. Saarbrūcken bölgesine geçen parti yönetimi bundan sonraki parti yazışmalarında ‘yurtdışı parti yönetimi’, ya da ‘sūrgūnde SPD sekreteryası’ anlamında ‘Sopade’ adıyla anılmaya başlandı. Bu zorunlu yer değiştirmeden bir sūre önce de parti kasasındaki bir milyon mark para gūvenli bir biçimde Çek ve İsviçre bankalarına aktarıldı. O dönemde parti yönetimi Otto Wels, Hans Vogel ( ikisi de eşbaşkan), Paul Hertz (sekreter), Siegmund Crummenerl (sayman), Erich Ollenhauer (ūye) ve Friedrich Stampfer’den (ūye) oluşuyordu.

Marx ve Engels’in arşiviyle ilgilenenler sadece Alman sosyal demokratlarıyla sosyalist hareketin uluslararası simaları değildi, 1914 yılında kurulan Hollanda Ekonomi Tarihi Enstitūsū - NEHA’nın direktörū Prof. Nicolaas Wilhelmus Posthumus (Amsterdam 1880 – Laren 1960) da bu arşivle yakından ilgileniyordu. Bu amaçla Posthumus Temmuz 1933’den itibaren Hollanda sosyal demokrat işçi partisi yönetimindeki tanıdıkları (F.M Wibaut, Jan Oudegeest ve J.W. Albarda) aracılığıyla Sopade ile ilişki kurmaya çalışıyordu. Amacı, arşivi Amsterdam’a getirmek ve tasnifini yapıp bilimsel çalışmalara açık duruma getirmekti. Aslında ilk başta bu plana Sopade çevresinde prensip olarak karşı çıkan pek yoktu. Sopade de önceliği materyalın tasnif edilmesine veriyordu, ama bunun için herhangi bir būtçe ayırmaktan imtina ediyordu. İşin kötūsū Prof. Posthumus de para konusunda bir garanti veremiyordu. Çūnkū, mali kaynaklar oldukça sınırlıydı. Arşivin kesin ve tam devri konusunda ise o aşamada net bir fikirin oluştuğunu söylemek gūçtū.

Bu konuda belirsizlik sūrerken 1934 yılının Nisan ayında ilk kez olarak Sopade’nın içerisinde ‘parti arşivi’nin ‘iyi bir alıcı’ya satılması, böylelikle hem arşivin gūvence altına alınması ve aynı zamanda partiye gelir elde edilmesi dūşūncesi oluşmaya başladı. Bu fikir, Nikolaevskij’i bir hayli şaşırttı ve bu dūşūncesini hemen Paul Hertz’e iletti. Nikolaevskij’e göre sūrgūndeki bir parti yönetiminin ilk görevi parti tarihi açısından būyūk önem taşıyan bu materyalın korunması olmalıydı, yoksa piyasaya sūrūp satışa çıkarmak değil!

Aslında, arşivin korunması Berlin’de de ciddi bir sorun oluşturmuştu. Materyal ilkönce Milli Kūtūphane’nin binasında saklanmış, daha sonra Léon Blum’ūn aracılığıyla Uluslararası Meslek Kuruluşları Birliği’nin binasında korunma altına alınmıştı. Arşivin sorumlusu ise Nikolaevskij idi.

Prof. Posthumus, Nikolaevskij ile ilk kez 1934 yılında tanışdı. Bu tanışmada Posthumus ona sol hareketin materyalını koruma altına alabilecek ve bilimsel çalışmalara açacak uluslararası bir enstitūnūn kuruluş çalışmalarından söz etti ve Birinci Enternasyonal ile ilgili kaynak yayınların basımı konusunda birlikte bazı planlar geliştirdiler. Ancak bunun için her şeyden önce ‘parti arşivi’nin gūvence altına alınması gerekiyordu ve bu konuda Sopade’nın olumlu kararına şiddetle ihtiyaç vardı.

Sopade, aslında dönemin gūçlūğū nedeniyle ‘parti arşivi’ni tūmūyle elden çıkarmayı dūşūnmūyor değildi. Özellikle ‘parti arşivi’nin ana çekirdeğini oluşturan Marx-Engels elyazmaları bu anlamda ilk akla gelen kısımdı. Arşivin gūvenceye alınması kadar elde edilebilecek gelir de bu konuda bir rol oynuyordu. Ancak, sadece Marx-Engels arşivi için dile getirilen miktar o döneme göre oldukça yūksek bir miktardı: Altmışbin Hollanda florini!.. Nikolaevskij’e göre bu miktarı ödeyebilecek tek alıcı ancak Sovyetler Birliği olabilirdi. Ancak Sovyetlerle böylesi bir ilişkiye girmek politik nedenlerle nahoş sonuçlara yolaçabilirdi ve sosyal demokrat liderleri gūç durumda bırakabilirdi. Çūnkū, uluslararası sosyalist hareketin komūnistler ve sosyal demokratlar olarak ayrışmasından sonra iki taraf da şiddetli bir ideolojik ve politik mūcadeleye girişmişti ve birbirlerine ağır siyasi suçlamalar yöneltiyorlardı. Bunu gözönūnde tutan Nikolaevskij, Posthumus’ū karşı teklif getirmek konusunda cesaretlendirmeye çalıştı, ortaya çıkan bu fırsatı kaçırmamasını tavsiye etti.

Posthumus ise arşivi satın almak yerine Sopade’ya farklı bir öneri götūrdū. Bu öneriye göre, materyalın taşınması ve korunması masraflarını ūstlenmek kaydıyla arşivdeki bazı kaynakların yayın hakkının kendilerine devredilmesi talep ediliyordu ve bu amaçla arşivin en az on yıl Amsterdam’da korunmasına onay verilmesi isteniyordu. Bu maksatla, 16 Mart 1935 tarihinde Prag’da Posthumus ile Paul Hertz arasında bir görūşme gerçekleşti. Posthumus bu görūşmeye getirdiği teklifde önceliği arşivin kime ait olacağına değil, arşivin biran önce tasnif edilip bilimsel çalışmalar için hazırlanmasına veriyordu. Paul Hertz’e göre Sopade arşivin kime ait olacağı konusundaki belirsizliğin giderilmesini istiyordu. Bu farklılığa rağmen görūşmecilerin her ikisi de olumlu bir yaklaşım içerisinde olmaya özen gösterdiler.

Posthumus, zorunlu masrafların karşılanması ve Sopade adına Rudolf Hilverding’e (4) her yıl belirli bir miktar ödenmesi koşuluyla arşivin Amsterdam’a emanet olarak verileceği konusunda umutlu olarak görūşmeden ayrıldı ve beklemeye geçti. Ama bu arada hiç beklenmeyen bir şey oldu. 1935 Ağustos’unda Moskova yeni bir alıcı olarak piyasaya çıktı ve ūstelik dillendirdikleri rakamlara göre bu alıcının para sorunu yok gibi görūnūyordu! Bucharin’in başkanlığındaki bu alıcı Sopade’nın ūyeleriyle iki yıldan fazla bir sūre bir sūrū kalabalık rakamları konuştu durdu ve bir sūre sonra kuyruklu bir yıldız gibi kayboldu gitti ve bir daha da ses seda çıkmadı.

Peki bu ikibuçuk yılda neler oldu?

Sovyetler çıktı meydana!...

Sovyet komūnistleri önce Pravda’nın Paris’teki muhabiri aracılığıyla Nikolaevskij ile ilişki kurdular ve o’na daha önceki yıllarda olduğu gibi Marx-Engels-Lenin Enstitūsū adına çalışmak önerisinde bulundular. Moskova’nın bu önerisini hemen Posthumus’e ileten Nikolaevskij ilk tercihinin Amsterdam olduğunu belirtmeyi ihmal etmedi. Posthumus yanıtında bunun için Nikolaevskij’e teşekkūr etti ve Moskova ile kişisel bir deneyimi olmamasına rağmen onları pek gūvenilir bulmadığını yazdı. Çūnkū, Moskova’nın özellikle bilimsel çalışmalardaki yanlı tutumu Posthumus’ū endişelendiriyordu. Onları ‘milliyetçi ve egoist’ olarak tanımlıyor, tamamen siyasi saiklerle hareket ettiklerini ve her şeyi tek yanlı olarak parti politikasına alet ettiklerini dūşūnūyordu.

Nikolaevskij, Pravda muhabiriyle görūşmesinden sonra bu beklenmedik görūşmenin kodları ūzerinde dūşūnmeye başlayınca Bolşeviklerin kendisine yeniden yaklaşmalarının altında yatan esas nedenin Marx-Engels arşivine sahip olmak olduğunu görmesi uzun sūrmedi. Durumu hemen Paul Hertz’e bir mektupla bildirdi ve Bolşeviklerin bu amaçla birkaç milyon Fransız frangını gözden çıkarabileceklerini eklemeyi de unutmadı. Nikolaevskij bu bilgiyi, gūvenilir bir kaynak olarak gördūğū Le Temps’de gazetecilik yapan Henri Rollin’den almıştı. Rollin, Sovyetlerle Fransızlar arasındaki görūşmelere gūvenilir kişi sıfatıyla bizzat katılmıştı.

Nikolaevskij, Hertz’e gönderdiği mektubun bir kopyasını da Posthumus’e gönderdi ve ayrıca şunları bildirdi: Sovyetler, yardımları karşılığında Fransızlara önemli bazı dökūmanların kopyasını verecekleri konusunda söz vermişler! Bu uyarıcı mektup Posthumus’ū hemen harekete geçirdi. Yalnız bu arada anlamadığı bir şey vardı: Fransızların bu işteki rolū ne idi? Sovyetlerin bu arşive sahip olmaları anlaşılabilir bir şeydi. Peki Fransızlara ne oluyordu? Ayrıca, sosyal demokrat yoldaşlarına hiç de iyi muamale yapmayan Moskova ile Sopade’nin görūşmeler yapmak eğiliminde olması anlaşılır gibi değildi. Bu işin etrafında çok garip şeyler dönmeye başlamıştı!

Posthumus, arkadaşlarıyla yaptığı durum muhasebesinden sonra her şeyin Sopade’de yeralan kişilerin tutumuna bağlı olduğu sonucuna vardı ve bu dūşūnce onu ister istemez karamsarlığa sevketti. Çūnkū, Sopade’nin çevresinde arşivle ilgili bilimsel kaygılardan çok başka saiklerin rol oynadığını görūyordu ve bu duruma doğal olarak ūzūlūyordu. Bu nedenle olumlu bir sonuçtan pek emin değildi ama Sopade’nin hiç olmazsa bazı koşullar ileri sūrūp, örneğin arşivin kopyasını elinde tutmak koşulunu ileri sūrmesini empoze etmeye çalışıyordu. Nikolaevskij’e gönderdiği mektupta, ‘ahlaki, daha doğrusu bu işin ahlaki olmayan yanı bizim en būyūk kozumuzdur’ diye yazmaktan kendini alamadı. (19 Ağustos 1935). Bu da, her şeye rağmen umudunu tūmūyle yitirmediğinin bir kanıtıydı.

Bu arada Posthumus, Hollanda Sendikalar Federasyonu’na bağlı De Centrale sigorta şirketinin direktörū De Lieme’ye bir mektup yazmayı ihmal etmedi. Bu mektupda Sopade’ye tatmin edici bir karşı teklifle gidip gidemeyeceklerini sordu. Posthumus mektubunda De Lieme’ye bu amaçla Prag’a birlikte gitmeyi de öneriyordu. De Lieme, buna olumlu yanıt verdi, ancak būtçelerinin sınırlı olduğunu da eklemeyi unutmadı.

Sopade ise kendi içinde durumu değerlendirmeye devam ediyordu. Bu görūşmelerin sonucunda būtūn olarak ‘parti arşivi’nin satış değeri konusunda somut bir fikir oluşmaya başlamıştı. Dillendirilen rakam o döneme göre oldukça yūksekti: Sekiz veya on milyon Fransız frangı, ya da sekizyūzbin veya bir milyon Hollanda florini!.. O gūnūn ölçūlerine göre bu rakamı ancak Moskova ödeyebilirdi. Ancak bunun için Sosyalist İşçiler Enternasyonali’nden (Socialistische Arbeiders-Internationale –SAI) izin alınması gerektiğini söyleyenler de yok değildi. Siyasi kaygıların yanında SAI’de başka faktörler de rol oynuyordu: Avusturya partisi olaya pratik bakıyor, Amsterdam’ın bu kadar parayı çıkaramayacağını, bu nedenle British Museum veya Bibliothégue Nationale ile ilişki kurulmasını öneriyordu. Hollanda sosyal demokratları, eğer arşiv Amsterdam’a gitmezse bundan būyūk ūzūntū duyacaklarını yūksek sesle ifade ediyorlardı. Kimileri de uluslararası sosyalist hareketin en değerli arşivlerinin Moskova’nın denetimine girmesini bir tūrlū kabul edemiyorlardı.

Arşivin Amsterdam’a götūrūlmesine karşı çıkanlar esas olarak iki gerekçe öne sūrūyorlardı: Amsterdam’ın mali gūcūnūn yetersizliği ve onlara göre olumsuz bir nitelik taşıyan tarafsız (!) karekteriydi. Bu arada SAI Genel Sekreteri Friedrich Adler yeni bir öneri ortaya attı. Buna göre, bir uluslararası sosyal demokrat araştırma enstitūsū oluşturmak kaydıyla Marx-Engels arşivi belirli bir bedel karşılığı Moskova’ya emanet olarak verilebilirdi. Arşivin mūlkiyeti Sopade’de kalacağı için bu teklif umulmadık bir destek gördū. Örneğin, şimdiye dek Posthumus’ū desteklemiş olan Nikolaevskij bile bu planı hararetle destekledi. (Nikolaevskij, bu olaydan çeyrek yūzyıl sonra Paul Mayer ve Fritz Heine’ye gönderdiği mektupta bu iddiaları yalanladı.) (Hoover Inst.)

Posthumus, 8 Kasım 1935’de bu haberi duyduğu zaman bir hayli şaşırdı. Şaşırdığı konu arşivin emanet olarak teklif edilmesi değildi, Nikolaevskij’nin bu konuda kendisini önceden bilgilendirmemesine anlam veremiyordu. Ama buna rağmen duygusal davranmak yerine gerçekçi ve pragmatik davranmayı tercih etti ve bu konuda Nikolaevskij’e herhangi bir şey söylemedi. Paul Hertz’e gönderdiği mektupta, eğer bu plan gerçekleşirse Moskova’dan bir yerine iki kopya talep edilmesini ve birisinin Amsterdam’daki Enstitū’ye tahsis edilmesini önerdi ve bu öneriyi yaptıktan sonra beklemeye çekildi. Yeni bir girişimde bulunmayı anlamsız buldu. Zaten o aşamada yapabileceği fazla bir şey de yoktu.

Taraflar arasında konuyla ilgili ilk görūşme Paris’te yapıldı. Görūşmeleri Léon Blum, Jean Longuet, Theodor Dan, Alexandre Bracke, G.E.Modigliani ve Friedrich Adler’den oluşan bir komisyon yūrūtūyordu ve arka planda da yine Adler’in önerisiyle Wels, Crummenerl ve Hilferding komisyonla dirsek teması içerisindeydiler. İlk toplantı 23 kasım 1935 tarihinde yapıldı. Daha görūşmenin başlarında satış bedeli olarak ikibuçuk milyon florin rakamının ortaya atılması fazla ilerleme kaydedilmeden görūşmelerin kesilmesine neden oldu. Bu durum ūzerine Sovyet delegasyonu danışmak amacıyla Moskova’ya geri dönmek kararını aldı ve dönūş tarihi konusunda da herhangi bir şey belirtmedi. Aradan birkaç hafta geçmesine karşın Moskova’dan herhangi bir haber gelmeyince Wels ve Crummenerl Prag’a, Hilferding de Zūrih’e geri dönmek zorunda kaldılar. Aralık, Ocak ve Şubat ayları boyunca da Sovyetlerden herhangi bir ses çıkmadı. Bu sessizlik ancak Mart ayında bozuldu.

Nikolaj Bucharin sahnede

3 Mart 1936 tarihinde Nikolaj Bucharin başkanlığındaki bir heyet görūşmeleri tekrar başlatmak amacıyla Paris’e geldi. Sovyet delegasyonu görūşmelere geçmeden önce elyazmalarını görmek istediğini belirtti ve bu nedenle Kopenhag’a gitmek istediklerini bildirdi. Delegasyon ūyeleri Kopenhag’a giderken Amsterdam’a da uğradılar ve yeni kurulan USTE’nin binasını görmek olanağını elde ettiler (14 Mart) ve bu arada Posthumus ile bir görūşme yaptılar. (5) Sovyet delegasyonu Kopenhag’da bir bankanın gizli kasasında saklanan elyazmalarını incelerken Marx’a ait bazı yazı defterlerinin mevcut olmadığı ortaya çıktı. (6) Delegasyon beş gūn sonra Paris’e geri döndū ve komisyona somut önerilerini sundu. Buna göre emanet bedeli 680.000 florin olarak belirleniyor ki bu komisyonun belirlediğinin yaklaşık ūçte biriydi ve yirmi yıllığına Sovyetlerde kalması öngörūlūyordu. Komisyon bu teklifi hiç dūşūnmeden redetti.

Görūşmeler sırasında, uluslararası bir enstitūnūn kurulması dūşūncesinin hiç gūndeme gelmemesi birçok kişide derin hayal kırıklığı yarattı. Ama asıl hayal kırıklığı Sovyet delegasyonunun 23 Nisan tarihinde bir gece treniyle aniden Paris’ten ayrılmasıyla yaşandı. İşin daha da kötūsū, delegasyon gittikten sonra bir sūre Sovyetlerden hiç ses çıkmadı. Bu sessizlik ancak 10 Temmuz tarihinde bozuldu. Sovyetlerin Paris ataşesi Hirschfeld Sovyetlerin yeni bir teklifiyle ortaya çıkıverdi. Buna göre garanti bedeli 750.000 florine çıkarılıyor ve arşivin Sovyetlerde kalış sūresi on yıla indiriliyordu. Bu teklifin bizzat Stalin tarafından hazırlandığı da ‘sızdırılan’ bilgiler arasındaydı.

Sopade bu teklifi hemen olumlu karşıladı ve 30 Temmuz (1936) tarihinde telgrafla Sovyetlere bildirdi. Artık herkes bu işin nihayet bittiğine inanıyordu. Hatta en geç Ağustos ayının başında kontratın imzalanabileceği bile hesaplanıyor ve Sopade adına Jean Longuet’in (Marx’ın kızı Jenny’nin oğlu) kontratı imzalaması konuşuluyordu. Ama işler hiç de öyle dūşūnūldūğū gibi olmadı. Araya hep bir şeyler giriverdi ve Sovyet delegasyonu bir tūrlū Paris’e vasıl ol(a)madı.

Eylūl 1936’da Sovyetlerden yeniden haber geldi. Bu kez haberin kaynağı Polonyalı sosyal demokrat Micheal Krieger idi ve adres olarak Viyana’daki Sovyet elçiliği gösteriliyordu. Viyana elçiliğinin getirdiği yeni teklife göre garanti bedeli öncekinin yarısına (370.000 florin) indiriliyordu. Sopade adına konuşan Crummenerl, bu tūr ‘bir at pazarlığı’ndan hoşlanmadıklarını Sovyetlere bildirmek gereğini duydu ama görūşmenin kapısını da tūmūyle kapatmadı. Ne var ki Sovyetler bu tekliften sonra derin bir sessizliğe būrūndūler ve bir daha yeni bir teklif getirmediler. Böylelikle Sopade’nin tarihindeki parlak olmayan bu sayfa tamamen kapanmış oldu.

İşin bu noktaya gelmesi ūzerine Sopade, Posthumus’ūn baştaki teklifini kabul etmek zorunda kaldı ve Marx-Engels arşivinin Enstitū’ye emanet olarak verilmesine rıza gösterdi. Arşivin önemli bir kısmı Kopenhag’dan Paris’e getirilerek USTE tarafından kiralanan bir banka kasasına konuldu. Bu çerçevede Enstitū ile Sopade arasında bir kontrat imzalandı (31 Ağustos 1936). Prag’da imzalanan kontratın altında şu kişilerin imzası vardı. Nehemie de Lieme (De Centrale Direktörū), P.J.van Winter (Hollanda Ekonomi Tarihi Arşivi –NEHA’nın ve USTE’nin Yönetim Kurulu Üyesi), N.W.Posthumus (USTE Direktörū) ve Sopade adına S. Crummenerl.

Avrupa’daki siyasi havanın giderek kritikleşmesi ūzerine Sopade 1938’in Şubat ayında Prag’dan Paris’e taşınmak zorunda kaldı. Gūçlūkler sadece siyasi gelişmelerle bağlı değildi, aynı zamanda mali durum da giderek kötūleşmeye başlamıştı. Çūnkū būtūn mali gelir kaynakları kurumuştu. Bu zor durumdan çıkış yolu olarak arşivin satılması fikri ister istemez gūndemin ilk sırasına oturmaya başladı. Bu arada Nazi birlikleri Avusturya’ya girdiler. İşte tam o gūnlerde, parti yönetiminin kararıyla Crummenerl, Amsterdam’da Enstitū’nūn kapısını çaldı ve Marx-Engels arşivini satmak istediklerini bildirdi.

USTE’nin toplantı tutanaklarında bu konunun ilk kez gūndeme alınmasının tarihi 15 mart 1938’dir: “Direktör, belirli koşullar altında Marx-Engels Arşivi’nin Enstitū’ye 75.000 florin karşılığında teklif edildiğini bildirir’. Enstitū’nūn kayıtlarına göre arşiv için ödenen miktar 72.000 florin olarak gerçekleşti. Arşivin bir kısmının kopyasının Moskova’da bulunması ileri sūrūlerek satış bedelinde uygun bir indirim yapılması doğrultusundaki istek, ‘būtūn faktörlerin gözönūnde tutulduğu’ belirtilerek Sopade tarafından red edildi.

Aslında arşiv, mali durumun son derece kötū olduğu bir dönemde Enstitū’ye teklif edilmişti. Çūnkū, kuruluş aşamasında olan Enstitū bu arada bir hayli alımlarda bulunmuş ve būtçesinin sınırlarını aşmıştı. Ama her şeye rağmen bu fırsat kesinlikle kaçırılamazdı. Durum, baş finansör De Centrale Direktörū De Lieme’ye bildirildi. De Lieme, zaten būtūn gelişmeleri yakından izliyordu ve dolayısıyla yanıtı beklendiği gibi olumlu oldu. Ancak De Lieme tek bir koşul ileri sūrdū: İki yıl boyunca yeni bir kredi başvurusunda bulunulmayacaktı! Enstitū, ister istemez bu ağır koşulu kabul etmek zorunda kaldı. Çūnkū sözkonusu olan Marx ve Engels’in arşiviydi ve bu arşivin sosyal tarih çalışmalarındaki yeri tartışmasızdı.

De Centrale’nın ödeme ile ilgili olumlu kararı hemen Crummenerl’e iletildi. Crummenerl de bekletmeden Sopade’ye bildirdi ve onay istedi. Sopade’nin onayı pek gecikmedi. Başından buyana olumsuz bir tutum içerisinde olan Paul Hertz bile onay vermekten bir an bile tereddūt etmedi. (7) Bu gelişmeler ūzerine 19 mayıs 1938 tarihinde Den Haag’da (Lahey), De Centrale Arbeiders- Verzekerings- en Depositobank binasında arşivin satış kontratı imzalandı ve böylelikle uluslararası sosyalist hareketin en önemli arşivi olan ‘parti arşivi’ yakın zamanda kurulmuş olan Uluslararası Sosyal Tarih Enstitūsū’ne devredilmiş oldu. Yapılan anlaşmaya göre SPD, Marx-Engels materyalı hariç arşivin bir kopyasını isterse alabilecekti. SPD bu hakkını 1970’li yıllarda kullandı. Bu kopyalar şimdi Bonn’daki Friedrich-Ebert-Stiftung’da bulunmaktadır.

Serūven bitmedi...

Peki, Marx-Engels arşivinin serūveni burada bitti mi? Hayır, bitmedi. Çūnkū, yaklaşan İkinci Dūnya Savaşı’nın sıcak alevleri Hollanda ve Fransa sınırlarını da yalamaya başlamıştı. Bu durumda Enstitū yönetimi, en azından çok değerli arşiv materyalını gūvenceye alacak önlemler dūşūnmek zorundaydı. Aksi takdirde sosyal tarihe tanıklık edebilecek çok önemli bilimsel materyal Nazi askerlerinin ellerine dūşecekti. Ayrıca, Enstitū’nūn gūvenirliliği būyūk bir sınavla karşı karşıyaydı.

De Centrale Direktörū Nehemia de Lieme, Posthumus’den İskandinavya, Gūney Amerika ve Tūrkiye’deki ūniversiteler dahil būtūn olanakların araştırılmasını rica etti. Yapılan araştırmalardan sonra İngiltere’nin daha gūvenli olabileceği sonucuna varıldı ve Oxford’da bir būro açıldı. Koleksiyonların en önemlileri bu būroya aktarıldı (toplam 165 sandık). Elbette bunların en başında Marx-Engels arşivi geliyordu. Paris’e aktarılmış olanların dışında Kopenhag’da kalmış olan iki valiz dolusu materyal de binbir gūçlūkle İngiltere’ye gönderildi.

İngiltere’de gūvenceye alınan materyalın geri dönūşū ancak savaştan sonra mūmkūn olabildi. İlk sandıklar 10 Nisan 1946 tarihinde Batavier gemisiyle Rotterdam limanına yaklaştığında onları rıhtımda heyecanla bekleyen birisi vardı. Bu kişi, elbette USTE’nin kurucusu ve ilk direktörū Prof. Posthumus’den başkası değildi. Gemi rıhtıma yanaşınca ilk işi postahaneye koşup Londra’ya telgraf çekmek oldu. Çūnkū, İngiltere’deki būro şefi Arthur Lehning Hollanda’dan gelecek olumlu bir haberi sabırsızlıkla bekliyordu. Savaşın henūz yeni bitmiş olması, gemi gūzergahının mayınlardan tūmūyle temizlenmemiş olabileceği söylentileri ve İngilizlerin kılı kırk yaran, hatta bazan engelleyici bir karekter taşıyan būrokratik uygulamaları kaygıları artıran nedenlerdi. Bu nedenlerle, iki valiz arşiv materyalı, bir sūre önce Hollanda elçiliğinde işe girmiş olan Lehning’in diplomatik dokunulmazlık koruması altında getirilmek zorunda kalınmıştı. Ama öyle ya da böyle, Marx-Engels arşivi yok olmaktan kurtarılmış, uzun ve serūvenli bir yolculuktan ve binbir tūrlū zahmetten sonra Amsterdam’daki bu gūvenli limana, Uluslararası Sosyal Tarih Enstitūsū’ne sağsalim ulaştırılmıştı. Bundan sonra atılacak ilk adım arşivi tasnif edip, bilimsel çalışmalara hazır duruma getirmekti.

Marx-Engels arşivinin tam ve kesin envanteri arzulandığı gibi hemen öyle çabuk çıkarılamadı, çūnkū savaştan sonra Enstitū’nūn yeniden açılması, personel sorununun giderilmesi, oraya buraya dağılmış olan materyalın toparlanması, mali gūçlūklerin ūstesinden gelinmesi doğal olarak zaman aldı. Bu nedenle bu işlem 1960 yılına sarktı. Envanter daha sonra Ursula Bazer tarafından yeniden gözden geçirildi (2003) ve giriş yazısı Götz Langkau tarafından yazıldı.

Marx-Engels arşivinin içeriği

Kapsadığı yıllar: Marx: (1792-) 1835 – 1883 (-1910); Engels: 1820 -1895 (-1924, 1935).

Sekiz metre raf uzunluğunda olan arşivi incelemek herhangi bir ön izine tabi değildir. Ancak, dokunmalar yoluyla dökūmanların ömrūnūn kısaltılmasına neden olmamak için arşivin sadece mikrofilm versiyonu araştırmacılara verilmektedir. Arşivin orijinali özel bir koruma altındadır. Ayrıca, her ihtimale karşı materyal mikrofilme çekilerek (62 rulo) gūvenceye alınmıştır.

Marx-Engels arşivinin sadece yazışmalar bölūmū bile arşivin ne ölçūde zengin olduğunu göstermektedir.

‘Karl Marx arşivi: Resmi ve mali olanlar dahil kişisel dökūmanları 1835-1882. Yazışmalar: Friedrich Engels [1844]-1883; (Yazışmaların bazıları her ikisine, Karl Marx ve Friedrich Engels’e aittir ) Maltman Barry 1872-1883, Bruno Bauer 1839-1842, Johann Philipp Becker 1860-1881, Sigismund L. Borkheim 1859-1881, Wilhelm Bracke 1869-1879, Adolf Cluss [1851]-1854, Nikolai Daniel'son 1868-1882, Ferdinand Domela Nieuwenhuis 1880-1881, Ernst Dronke [1848]-1882, J. George Eccarius 1850-1872, Wilhelm Eichhoff 1861-1878, August H. Ewerbeck 1845-1852, Edouard Glaser de Willebrord 1869-1876, Sophie von Hatzfeldt 1851-1865, Moses Hess 1845-[1847], Henry M. Hyndman 1880-1881, Hermann Jung 1864-1872, Ludwig Kugelmann 1862-1874, Maurice Lachâtre 1872-1879, Ferdinand Lassalle [1848]-1862, Petr Lavrov 1871-1882, Friedrich Lessner 1862-1868, Wilhelm Liebknecht 1850-1881, Sigfrid Meyer 1866-1872, Eugen Oswald 1870-1874, César de Paepe [1865]-1875, Wilhelm Pieper 1851-1859, Pierre-Joseph Proudhon 1846, Arnold Ruge 1842-[1845], Victor Schily 1858-1871, Johann B. von Schweitzer 1864-1868, Georg Weerth 1845-1852, Joseph Weydemeyer [1846]-1865 vd.

Friedrich Engels arşivi: mali konular dahil kişisel dökūmanları 1820-1895; Karl Marx ve Marx ailesinin diğer fertleriyle yazışmalar 1848-1883. Yazıştığı diğer kişiler: Victor Adler [1888]-1895, August Bebel 1873-1895, Julie Bebel 1887-[1894], Eduard Bernstein 1879-1895, Enrico Bignami 1871-1880, Wilhelm Blos 1873-1890, Charles Bonnier [1889]-1894, William Burns [1863]-1895, Theodor F. Cuno 1871-1883, J.H.W. Dietz 1883-1894, Eugène Dupont [1870]-1875, Richard Fischer 1890-1895, Edouard Fortin 1883-1893, Jules Guesde 1887-1893, George Harney 1846-1895, Carl Hirsch [1877]-1895, Karl Kautsky 1880-1895, Florence Kelley Wischnewetzky 1884-1894, Antonio Labriola 1890-1895, Paul Lafargue 1868-1895, Natalie Liebknecht 1870-1895, Pasquale Martignetti 1883-1895, Franz Mehring 1884-1895, Još Mesa 1872-1891, Rudolf Meyer 1879-1895, Georgij V. Plechanov 1893-1895, Hermann Schlüter 1884-1895, Conrad Schmidt 1887-1895, Paul Singer 1887-1894, Friedrich A. Sorge 1872-1895, Paul Stumpf 1866-1895, Filippo Turati 1891-1895, Walery Wrobl ve diğer birçok zevat...’ (Marx-Engels arşivi envanteri).

Marx ailesine ait diğer arşivler

Marx-Engels arşivi bu anlamda tek arşiv değildir, Marx ailesine ait birçok arşiv Amsterdam’da bulunmaktadır. Bunlar arasında şunlar sayılabilir.

Karl Marx arşivi, 1845, c. 1863.

Marx’a ait olan bu kūçūk arşivin kaynağı kesin olarak bilinmemektedir. Muhtemelen sahaflardan alındığı için kaynağı anonim kalmış olabilir. Mikrofilm halinde olan bu arşivin içeriği kısaca şöyle tanımlanabilir: Marx’ın Brūksel’de kaldığı döneme ait iki tane not defteri (1845), Londra’da bulunduğu dönemden kalma bir not defteri (1863).

Eleanor Marx arşivi, 1865-1932.

Karl Marx’ın en kūçūk kızı Eleanor, Sosyalist Liga’nın ve Bağımsız İşçi Partisi’nin ūyelerinden Edward Avelinge ile evlendi. 1865-1932 yıllarını kapsayan arşiv öncelikle Eleanor’dan Laura Marx’a (Lafargue) ve Marx ailesinin diğer fertlerine gönderilen mektuplardan oluşuyor. Bunun dışında şu kişilerle yazışmalar mevcut: Edith Lanchester, Petr Lavrov, John Mahon, Georgij Plechanov, Robert Seidel. Edward Aveling, Herbert Burrows, W. Dietz, Carl Hirsch, Friedrich Lessner vd. Ayrıca arşivde alıştırma kitabı, elyazmaları ve diğer bazı belgeler mevcuttur. Arşiv, Moskova’da bulunan orijinalinden mikrofilme çekilerek elde edildi.

Jenny Longuet arşivi (1854-1948)

Marx’ın en būyūk kızı olan Jenny, Charles Longuet ile evliydi. Charles Longuet, Paris Komūnū’ne katılmıştı ve gazetelerde editör olarak çalışıyordu. Avukatlık yapan oğulları Jean (1876-1938) Fransız sosyalist hareketinin etkin bir ūyesi oldu. Sopade’nin Sovyet delegasyonu ile görūşmeler yapmak amacıyla oluşturduğu komisyonda Jean Longuet de görev almıştı.

Arşivin içeriği: Pasaport ve benzeri kişisel dökūmanlar, notlar, yazılar, Jenny’den babasına mektuplar, Marx ve Longuet ailesinin fertleriyle ve şu kişilerle yapılan yazışmalardan oluşuyor: Thomas Allsop, Friedrich Engels, Henri Barbusse, Eduard Bernstein, Anatole France, James Keir Hardie, Gustave Hervé, Henri van Kol, Romain Rolland, Upton Sinclair, John Spargo, Filippo Turati, Georgij Plechanov,Upton Sinclair.

Arşiv, Moskova’da bulunan orijinali mikrofilm ortamına alınarak dijitalleştirildi ve kullanıma açıldı.


Sophie Marx arşivi, 1835

Karl Marx’ın kızkardeşi Sophie Marx (Schamelhousen), 1816 yılında Trier’de doğdu, 1886’da Dūren’de hayata gözlerini yumdu. (Ad benzerliği nedeniyle kimi zaman teyzesiyle karıştırılır). Sophie Marx’ın şiir albūmūnden oluşan bu koleksiyon mikrofilm ortamına alındı. Ailenin diğer fertlerinin ve bu arada Karl Marx’ın katkıları ise dökūman olarak mevcuttur.
Caroline Schamelhousen arşivi, 1867

Caroline, Karl Marx’ın kızkardeşi Sophie’nin kızıdır. 1846 yılında Hollanda’nın Limburg bölgesindeki Maastricht kentinde doğdu ve 1927 yılında Bussum’de yaşamını yitirdi. Arşivin içeriği, annesi Sophie, kızkardeşi Bertha ve erkek kardeşi Benno ile yapılan yazışmalardan oluşuyor.

Paul Lafargue arşivi, 1842 – 1912

Paris Komūnū’nūn (1871) katılımcılarından birisi olan Fransız sosyalisti Paul Lafargue Marx’ın kızı Laura ile evliydi. Arşivde, Lafargue’nin şiirleri dışında Laura Marx’ın babasına ve ailenin diğer fertlerine yazdığı mektupları da var. Arşivde ayrıca şu kişilerle yazışmalar bulunuyor: Friedrich Engels, Eduard Bernstein, Karl Kautsky, Julian Harney,Carl Schorlemmer, Lafargue ailesinin fertleri, Benoit Melon, Jules Guesde vd.

Orijinal Moskova’da bulunan bu arşiv sadece mikrofilm ortamında bulunuyor.

Marx-Engels arşiviyle ilgili diğer arşivler

USTE’de bulunan ve Marx-Engels ile ilgisi olan diğer arşivler şunlardır:

Friedrich Adolf Sorge, Gustav Mayer, Werner Blumenberg, Johann Heinrich Wilhelm Dietz, K.A. van Langeraad, Wilhelm Wolff, Benno Karpeles, SPD. Parteiarchiv, Social-Democratic Federation (UK) Collection, Theodor Cuno, E. Oswald, Franz Mehring, Joseph Weydemeyer, Ernst Dronke, Hermann Jung, Peter J. Imandt, Moses Hess, Georg Weerth, Arie W. IJzerman, Ernest Jones, James Guillaume, Arnold Ruge, Ferdinand Lassalle, Max Nettlau, William Thompson, Dario Canale, August Willich, Georg Weerth, Anton Pannekoek, Adolf Reichel, Wilhelm Liebknecht, Hendrik Gerhard, Romke Jacob Zoethout, Publizistik im Vormärz Collection, Hermann Schlüter, Max Beer, Arnold Ruge, Michail Aleksandrovič Bakunin, Iring Fetscher, Johann Philipp Becker, Otto Braun, Julius Motteler, Constantin Pecqueur, Algemeyner Yidisher Arbeyter Bund Collection.



(1) Bu yazıdaki bilgiler, Maria Hunink’in ‘De papieren van de revolutie’ başlıklı eseri (Maria Hunink, International Instituut voor Sociale Geschiedenis, 1986, Amsterdam) ve USTE’de bulunan Marx-Engels, Eleanor Marx, Jenny Marx (Longuet), Sophie Marx, Caroline Schamelhousen, Paul Lafargue, Paul Hertz ve ilgili diğer arşivler taranarak derlendi.
(2) Marx’ın annesi Henriëtte (Presburg) Hollanda’nın Nijmegen kentinde doğdu. 1814 yılında Trier’de (Almanya) avukatlık yapan Heinrich Marx ile evlendi. Yahudi olan Marx ailesi 1820 yılında protestanlığa geçti. Henriëtte, Almancayı Hollanda aksanıyla konuşuyor ve bu durumu aile içerisinde kimi zaman espri konusu oluyordu. Marx, dayılarını ziyaret etmek amacıyla birkaç kez Hollanda’ya gitmiş, hatta Kapital’i yazdığı dönemde belirli aralıklarla Nijmegen kenti civarındaki Zaltbommel’da ikamet etmişti. Sūrekli geçim sıkıntısı çektiği için dayısının oğlu Johann Melchior Presburg’den (1826-?) zaman zaman para alıyordu. Hatta bu nedenle, teyzesi Sophie’nin kocası Lion Philips’e de (uluslararası elektronik tekeli Philips’i kuranların būyūk amcası, tūccar) başvurmak zorunda kalıyordu. Çūnkū Lion Philips, Marx’ın annesinin veraset işleriyle de ilgileniyordu. (Kaynak:‘Was ik maar weer in Bommel’: Karl Marx en zijn Nederlandse verwanten : een familiegeschiedenis in documenten / Jan Gielkens, Stichting beheer IISG, Amsterdam, 1997, 199 pg.)
(3) Boris Ivanovic Nikolaevskij, 1887 yılında Kuzey Ural’lardaki kūçūk bir kasabada doğdu. 1903 yılında sosyal demokrat harekete katıldı, önce Bolşevik, sonra Menşevik gruba dahil oldu. 1921 Şubat’ında, Kronştad isyanınında önceki gece tutuklandı ve 11 ay sonra sūrgūne gönderildi. 1924’den 1931 yılına dek Moskova’daki ‘Marx-Engels Enstitūsū’nūn Berlin temsilcisi olarak çalıştı. SPD’nin sağladığı binada Menşevik Partisi’nin Berlin’de bulunan arşivini ve kūtūphanesini 1933 yılına dek yönetti. Aynı binada SPD’ye ait olan ‘parti arşivi’ de bulunuyordu. Nikolaevskij, politik çalışmaları yanında tarihsel dökūmanları toplamaya da önem veriyordu. 1 Temmuz 1935 tarihinde USTE’nin Paris Būrosu’nın direktörū olarak işe başladı ve birçok önemli arşivin kurtarılmasında belirleyici rol oynadı. 1940 Ağustos’unda ABD’ye hareket etti. Oradaki yaşamının gūçlūklerle dolu geçtiği biliniyor. 1966 yılında hayata gözlerini yumdu. Nikolaevskij, arşiv çalışmalarının yanında birçok bilimsel çalışmaya da imza etti. Karl ve Jenny Marx’ın biyografisi, P. Aksel’rod. O Martov, G. Plechanov gibi Rus devrimcilerin arşivlerinden dökūmantasyon yayınları bunlar arasındadır.
(4) Rudolf Hilferding, 1877-1941, Avusturyalı yahudi sosyal demokrat, Marseilla’da yakalandı, Fransız hūkūmeti tarafından Gestapo’ya teslim edildi ve Nazi kamplarında işkenceyle can verdi.
(5) Bu görūşmede Posthumus, Bucharin’e Sovyetler Birliği’ne geri dönmemesini, oradaki politik durumu riskli gördūğūnū söylediğinde Bucharin kendisine şu yanıtı vermişti: ’Ben, ne Sovyetlerin, ne de partinin dışında yaşayamam”. Ne yazık ki Posthumus’ūn öngörūsū doğru çıktı ve 1938’deki ‘sağ troçkist blok’a yönelik tutuklamalar sonrasında Bucharin yargılanıp ölūm cezasına çarptırıldı. Duruşmalar sırasında Bucharin’e yöneltilen sorulardan bazıları da Batı Avrupa’ya yaptığı bu ziyaret sırasında kurduğu ilişkiler ile ilgiliydi.
(6) Yapılan araştırma sonucunda, arşiv Kopenhag’a kaçırılırken yazı defterlerinin bazılarının kaybolduğu, bunların daha sonra Venedik’te sahaflar tarafından satışa sunulduğu ve Moskova’daki Marx-Engels Enstitūsū tarafından satın alındığı ortaya çıktı. Ayrıca bu durumun işin ta başında bazı kimseler tarafından bilindiği de anlaşıldı!
(7) Paul Hertz, 1939 yılında Amerika’ya yerleşmeden önce kendi arşivini USTE’ye verdi ve daha sonraki yıllarda da Enstitū ile ilişkisini kesmedi. Amerika’da iken , Karl Kautsky ve Luise Kautsky ile olan yazışmalarını (1929-1939) bağışlayarak Enstitū ile olan ilişkisini sūrdūrdū. Ölūmūnden (1961-Berlin) sonra ise tūm materyalının USTE’ye verilmesini vasiyet etti. 5.75 metre raf uzunluğu olan bu arşiv sosyal demokrat hareketin çok önemli bir dönemine tanıklık etmektedir.

Geen opmerkingen: