woensdag 10 februari 2010

Bati Avrupa'da ve Turkiye'de 68 hareketi


Gecmiste yazdigim, ancak onemini yitirmedigini dusundugum yazilarimdan bazilarini zaman zaman bu sayfaya aktarmaya calisacagim. Asagidaki yazi da bunlardan birisidir ve kanimca 68 hareketi uzerine yapilan genel gecer degerlendirmelerden ayrilan yonu itibariyle ozgun bir karekter tasimaktadir.

x x x

Bati-Avrupa'daki 68 hareketinin ana karekteristigi otorite karsiti
olmasiydi. Bu karsitlik sadece 'sag otorite'ye karsi degil ayni
zamanda 'sol otorite'ye de karsitlikti ki bu ikincisi daha cok anti-
stalincilik biciminde tezahur ediyordu.

Bunu daha iyi anlamak icin su cok sozu edilen bir sahneyi burada tekrar animsatmakta belki yarar var. Mayis 68'in en civcivli zamaninda Sorbon'da yapilan toplantida podyuma unlu filozof Louis Aragon (ayni zamanda KP uyesi) cikar ve 'partiye ragmen sizi destekliyorum' diye aciklamada bulunur. Podyumda bulunan ogrenci lideri Cohn-Bendit (simdi Avrupa Parlamentosu uyesi) bunun uzerine sozlu mudahalede bulunur:

'Aferin sana, yalniz bu arada Stalin'i ve dolayisiyla onun Gulag toplama
kampini da niye destekledigini aciklar misin?'

Bu ani mudahale karsisinda Aragon ne diyecegini bilemez, sasirir ve podyumdan inmek
zorunda kalir ve o inerken Cohn-Bandit arkasindan soyle seslenir: 'Dikkat et yashli adam, ak saclarinda kan izleri var !' ... Ve bu sozler gencler tarafindan cilginca alkislanir...

Bu unlu sahne aslinda Bati'daki 68 hareketinin bir ozeti gibidir. Bu
da otoritenin kaynagi ne olursa olsun ona karsi olmaktir. Sadece
siyasi alanda degil toplumsal yasamin her alaninda ozgurluk ozlemi
temel istemdi. Feminist hareketin yeni dalgasi, cinsel ozgurluk
talebi, olur olmaz her yerde opusme, sevisme seanslarinin moda
olmasi bu donemin urunleridir. Ozgurluk, Bati'daki 68 hareketinin
kilit sozcugudur. Bu sozcugun o donemde milyonlari cezbeden bir
ozellik tasimasinin arka planinda fasizmin ve Ikinci Dunya
Savasi'nin biraktigi agir tahribat kadar, yuzyili askin isci
hareketinin basarisizliklari, yetersizlikleri, sosyalizmin giderek
otoriter bir karekter kazanmasi da vardir. Ne kapitalist ulkeler, ne
de buyuk umutlar beslenen genc sosyalist ulkeler gencligin ozgurluk
istemine yanit veremediler. Gencligin baskaldisinin arkasinda esas
olarak bu tertemiz ozgurluk istemi vardir.

Gelelim Turkiye'ye: Sorbon'daki ayni sahneyi farazi olarak Istanbul
Universitesi'nin isgali sirasinda Hukuk Fakultesi'ndeki Birinci
Anfi'ye tasiyalim ve Louis Aragon'u bir Turkiyeli komunist filozof
olarak kursuye cikaralim ve ayni sozleri tekrarlatalim. Herhalde
burada ogrenci lideri olarak Deniz Gezmis'in tepkisi Cohn-Bendit'in
sozleri gibi olmayacaktir. Cunku, o donemde bizim genclik
liderlerinin basinda baska 'kavak yelleri' esmektedir, stalinizm ve
Gulag toplama kampi, otorite karsitligi onlarin lugatlerinde henuz
yer almamaktadir. Aksine onlar, otorite ile yakin akrabaligi olan
kemalizmle, leninci marksizm arasinda bir yerde bulunmaktadirlar ve
bunlara karsi olabilecek herhangi bir soyleme izin vermeleri
kesinlikle sozkonusu degildir.

Iste, Bati'daki 68 ile Turkiye'deki 68'in arasindaki en buyuk fark budur. Bati'daki genclik hareketi otoritenin her turune karsi baskaldiracak bir konumda iken Turkiye
genclik hareketi, her ikisi de otoriter karekter tasiyan kemalizmle leninizm arasinda bulunuyordu. Toplumsal nefesi buraya dek yetmisti ve yuzyillik geriligini kapatmak icin olaganustu caba sarfetmesi gerekecekti.

Ama ote yandan sosyal tarihimizin gelisimini dikkate alirsak
Turkiye'deki 68 genclik hareketini de esas itibariyle bir
nevi 'ozgurluk yuruyusu' olarak nitelemekte hicbir mahsur yoktur. Ne
var ki bu 'ozgurluk yuruyusunun' bize ozgu ozellikleri vardir. Biz
de genclik 60'li yillara dek hic ama hic bagimsiz ve ozgur olamadi.
Tek parti yonetiminin ve daha sonra CHP'nin milliyetci, otoriter
golgesi gencligin uzerinden eksik olmadi. Genclik, ilk kez 60'li
yillarda Turkiye Isci Partisi (TIP) araciligiyla sosyalizmle
tanistiktan sonra ulus-devletten ve onun egemen ideolojisi
kemalizmden kopmaya ve yelkenlerini ozgurluk ruzgariyla doldurmaya
basladi. Onceleri universite haklari biciminde baslayan hareketin
kisa surede sosyalizmle tanismasi ve kitlesellesmesi bu nedenledir.

Ancak genclik ozgurluk yonunde start alirken zamanla da yarismasi
gerekiyordu. Cunku Turkiye Bati'daki gibi bir aydinlanma donemini
yasamamisti. Genclik, bu anlamdaki bir kultur mirasina sahip
degildi. Isin kotusu 60'li yillara dek sol'da son derece otoriter
bir karektere sahipti. Sol'un tek hakim rengi babayani bir
stalinizmdi, baska hicbir sol renk yasam alani bulamamisti. Birakin
marksist solun degisik renklerini ve anarsizmi, sosyal demokrasinin
bile yerinde yeller esiyordu. Dolayisiyla ne sag da, ne de sol da
canli bir entellektuel faaliyet sozkonusu degildi. Bu anlamda zengin
bir birikim ne yazik ki sozkonusu ol(a)madi, Bati gencliginin
yuzyili askin bir suredir yasadigi sureci Turkiye gencliginin birkac
yila sigdirmasiysa olanakli degildi. Sosyalizmle tanismasi ve
devletin resmi ideolojisinden, milliyetci kemalizmden kopmaya
baslamasi bile buyuk bir asamaydi. Dolayisiyla bu kopus, ozgurluk
kavramina tum otoriter akimlara karsi olmak anlamini yukleyecek bir
duzeye ulasamadi. Ulus-devlet konseptine dayanan milliyetci
ideolojiden kopmak ve marksist sosyalizmle tanismak o donem gencligi
icin ozgurlugun yeni tanimiydi. O, henuz yolun basindaydi ve gidecek
daha uzun bir yolu vardi. Bu surecte marksist sosyalizm giderek agir
basarken kemalizm ise inise gecmis durumdaydi. Surec, simdilik boyle
gelisecekti.

Ancak, marksist sosyalizmle tanismasina ragmen kemalizm guclu bir
bicimde varligini korumaya devam ediyordu. Turkiye'nin ABD ve
Nato'nun kanatlari altinda azgelismis kapitalist bir ulke olmasi da
genclik hareketinde anti-emperyalist duygu ve dusuncelerin guclu bir
bicimde varolmasini getirdi. 60'li yillardaki sosyalizmde 'anti-
emperyalizm' vurgularinin guclu olmasinin, bu zeminde sol
kemalistlerle marksist sosyalistlerin icice olmasinin,
kalpakli 'Mustafa Kemal yuruyuslerinde' birlikte olmalarinin
nedenleri budur. Gerek yeni tanistigi sosyalizmin, gerekse eski goz
agrisi kemalizmin otoriter karekteri nedeniyle genclik
hareketi 'ozgurluk' kavramina tumuyle anti-otoriter bir karekter
vermek yerine ilk basta otoriteyi dislamayan 'toplumsal ozgurluk'
kavramini benimsemek durumunda kaldi ve bu karekter Turkiye'deki 68
genclik hareketine damgasini vurdu.

Gencligin ozgurluk isteminin ana karekterinin 'toplumsal' olmasi
tamamen Turkiye'nin ozgun kosullarinin bir urunudur ve bu yonuyle
Bati'daki 68 hareketinden ayrilir. 68'den sonra Bati'daki genclikle
Turkiye'deki gencligin farkli yonlere gitmesinin nedeni de budur.
KP'lerinin Bati'daki genclik kitleleri arasinda itibar kaybina
ugradigi, dikis tutturamadigi donemde Sovyet sosyalizminin ve
TKP'nin Turkiye'de ozellikle sosyalist gencler arasinda birdenbire
populer olmasinin sirri da bir yaniyla burada yatmaktadir. Bugun
ulusalci soylemlerin eski marksist-leninistler arasinda oldukca
yaygin olmasinin nedenlerinden birisini de burada aramak gerekir.

Butun bunlar, Turkiye'nin azgelismis toplumsal yapisindan ve buna
bagli olarak sol kulturun canli ve zengin olmamasindan, henuz daha
yeni yeni yesermeye baslamasindan, leninci marksizmin, stalinizmin
sosyalist hareketteki dominant konumundan, diger sol renklerin
olmamasindan kaynaklanmaktadir. Yani, sozkonusu olan sey kisilerin
iradelerinden bagimsiz olarak varolan nesnel etkenlerin sonucudur.

70'li, 80'li yillarda da bu tablo devam etti. Leninci marksizmin
cesitli turevleri hakim konumunu korudu. 90'li yillarin basinda
Sovyet sistemi coktugunde Turkiye solunun durumunda -kimi cabalara
karsin- cok fazla bir degisiklik sozkonusu degildi, otoriter sol'un
turevleri hakim konumlarini koruyorlardi. Dogal olarak Sovyet
sistemi coktugunde otoriter sol'u basat edinen Turkiye solu da
onunla birlikte basasagi gitti, tarumar oldu. Eger, sosyalist
harekette leninizm dominant konumda olmasaydi, Turkiye'de de
Bati'daki gibi zengin ve cesitli bir sol hareket gelenegi olsaydi
Sovyetlerin cokusu daha az tahribatla atlatilabilirdi. Ama ne yazik
ki boyle olmadi. Bugun solun uzerinde olu topragi bulunmasinin
temel nedenlerinden birisi budur ve bu tablonun degismesi buyuk
olcude sol'un otoriter tarzlarinin dislanmasina baglidir.

Zulfikar Ozdogan

(13 Mayis 2008, Tustav tarih sitesi)

Geen opmerkingen: